5 Ekim 2009 Pazartesi

O an sen oradaydın.

Cumartesi akşamıydı, sıkılmıştım yine kendimden birden telefonum titremeye başladı. Arayan bir arkadaştı ve dedi ki hadi çık taksimde buluşalım. Hiçbir şey yapasım yoktu ama istiklal caddesinde yürümek bile iyi hissettirebiliyordu o yüzden gitmeye karar verdim. Metroya bindim, metronun gidiş yönüne ters şekilde oturdum ve insanların neler yaptığını izlemeye başladım camın yansımasından. Herbiri farklı, herkes farklıydı. Bir çocuk çaktırmadan burnunu karıştırdı ve burnundan çıkanı oturduğu yerin altına sürdü, diğer tarafta bir kız vardı cildine son rötüşleri yapıyordu, bir amca vardı alnı terlemişti emekçinin alın teri işte diye geçirdim içimden ve biri daha vardı kendini benimseyememişti daha yansımalarını hep farklı bir insan sanıyordu işte o da bendim.


Metrodan inip meydana çıkana kadar kaç adım atmak gerekiyor sayıyordum ki yine aklım sağa sola gitti unuttum kaçta kaldığımı. Işık görününce elimi cebime attım sigara içeyim diye oysa ki daha metroya binmeden önce içmiştim neyse zaten kutunun içindede sigara kalmamıştı. Metrodan çıktım burgerın karşısındaki büfeye doğru gidip bir paket kırmızı marlboro aldım herzamanki gibi. Sonra yürümeye başladım istiklale doğru, paketin ambalajını açarken sağa sola bakınıyordum sonra kapağı açıp bir sigara çıkarttım ve dudaklarımın değilde dişlerimin arasında sıkıştırdım filtreyi. Sigara paketini arka cebime koydum -bunu bir an önce sigarayı yakmak istediğimde yaparım- ve çakmağı çakıp derin nefes çekerek yaktım sigaramı ve dumanı verirken gözlerim hafif sağa kaydı ve işte o an sen ordaydın.


Ne yapıcağımı şaşırdığım çok durum olmuştur ama bu onlardan biri değildi. İki-üç metre yanından geçtim elimle çenemi kaşır gibi yapmıştım görsen bile tanıma diye gerçi artık dazlak olduğumdan tanıman da zordu ya neyse, garantiye alayım dedim çünkü biliyorum ki benden daha duygusalsın, biliyorum ki senin sevgin benimkine göre daha fazlaydı, biliyorum ki gözgöze gelsek kalbim beni zorlar ve belki de ayrılma isteğimin tamamıyla doğru olduğunu kendime bile söyleyemeyişimdi orada beni görmemeni isteme sebebim. İşte böyle geçtim, gittim yanından ama on metre kadar ilerleyebildim çünkü öyle özlemiştim ki, seni görmek istiyordum biraz daha uzaktan hasret gidermek, seni hissetmek çünkü senden sonra öyle yalnız hissettim ki kendimi, hep bir şeyler eksik kaldı eğlencelerimde. Bilirsin gözlerim ve burnum küçük, dudaklarım ve kaşlarımda kısa bunlara rağmen yüzüm uzun olduğundan çok boşluk var ya suratımda işte o boşluklar hep hüzün dolu.


Döndüm caddenin karşısında durdum seni izlemeye başladım. Öyle güzel görünüyordun ki, deri ceketin, elbisen, ayakkabıların, saçların ve gülüşün harikaydın her zamanki gibi. Gözlüğün yoktu sadece bu görebildiğim tek değişiklikti sendeki. Ah birde beni görseydin ne düşünürdün acaba belkide tanıyamıcağın kadar çok değiştim. Birini bekliyordunuz, yanında abin ve arkadaşın vardı. Ben seni hep güldüğünde yüzümü güldüren, ağladığında içimi kanatan masum biri olarak gördüm ya ondan olsa gerek caddenin karşısında seni izlerken ağlamsır gözlerle, güldüğünü gördüm de yüzüm güldü nasıl da özlemişim bunu. Moralim bozukken yanında kendim olabildiğim, herşeyimi anlatabildiğim, en az beni benim onu sevdiğim kadar sevdiğine inandığım, beni mutlu etmeye çalışan biri. Bunlar geçiyordu ki aklımdan gözlerim doldu, doldu ve yanaklarımı ıslattı gözyaşlarım. Fazla sürmesini istediğimden midir bilmiyorum, çok az sürdü gibi geldi bana o an ve arkadaşınız geldi. Görünmeden takip edicektim amacım daha fazla görebilmekti seni. Arkanızdan geliyordum çok yakın olmuştuk bi an dönüp baksan belkide görücektin o yüzden yan tarafa doğru gitmeye çalıştım ama kafamı çevirdiğimde bir dahada göremedim seni ve ilk kez istiklalin o kalabalığına lanet ettim.



Bir boku beceremediğim için özür dilemek istedim senden beni affetmeni, ilişkimizin içine ettiğim için özür dilemek istedim, seni üzdüğüm için özür dilemek istedim, sana ihtiyacım olduğundan özür dilemek istedim ve sonra yine kendimi daha çok düşündüğüm için nefret ettim kendimden.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder