30 Haziran 2009 Salı

Fever ray


Fever ray hakkında yazmak istiyordum ne zamandır hep unutuyordum. Son bi kaç aydır kendime saklamıştım, paylaşmak istememiştim sadece bana şarkı yapmış olmasını isterdim o derece yani.

The knife'den hatırlayacağımız isveçli Karin Dreijer Andersson'ın projesi olan Fever ray'in on parçalık tracklisti güzel bi müzik ziyafeti sunuyor. Bazı parçalarda folk müziği, black metal ve elektro-akustik öyle bir kullanılmış ki Karin'in mükemmel sesiyle başka alemlere geçiş yapıyorsunuz sanki. Gözlerini kapatıyorsun ve müziği yakaladığın an o kadar hoşuna gidiyor ki bırakasın gelmiyor ve her bir şarkısı birbirinden güzel olan albüm kendini dinletebiliyor( On saat aralıksız dinlediğimi biliyorum). Kuzeylilerin son dönemlerde müziklerinide, kızlarınıda, giyim tarzlarınıda, yaşam şekillerinide çok beğenmeye başladım. Hayranlığım gitgide artmakta kuzeylilere.Albümün en başarılı olan parçalarından triangle walks, When I grow up ve If I Had A Heart parçalarına klip çekilmiş ve klipleride şarkıları gibi birbirinden güzel olmuş. Keep the streets empty for me, Now's the only time i know, Seven ve Concrete walls diğer favorilerim.

Yakaladığın an o kadar hoşuna gidiyor ki bırakasın gelmiyor ve her bir şarkısı birbirinden güzel olan albüm kendini dinletebiliyor( On saat aralıksız dinlediğimi biliyorum). Kuzeylilerin son dönemlerde müziklerinide, kızlarınıda, giyim tarzlarınıda, yaşam şekillerinide çok beğenmeye başladım. Hayranlığım gitgide artmakta kuzeylilere.

Yapmanız gereken tek şey şarkıları bulmak ve sonra arkanıza yaslanıp gözlerinizi kapatıp müziği dinlemek. Tüm bunlardan sonra da ister istemez türkiyeye gelmesini dilemek.

24 Haziran 2009 Çarşamba

Bugün

Bugün düşüncelerim yoğun yine.
Bugün nefes alırken zorlanıyorum, boğazım daralıyor sanki.
Bugün gözlerimde buğu var her an göz yaşına dönüşecek gibi.
Bugün tek bir isteğim var tanıdık bir huzur bulmak.
Bugün bildik güzel bi söz duymak istedim eskiden kalma.

22 Haziran 2009 Pazartesi

Düşünce yansıması

Gerektiği kadar iyi yaşıyor muyum ?. Aslında gerektiği gibi iyi yaşamak ne ki onu bilmiyorum. Hayata devamsızlığım çok geliyor bana eksik yaşıyorum gibi hissettiriyor. Ne zaman, nerede, nasil, kimlerle ne kadar mutlu olabilceğimi bilmiyorum. Çoğu zaman ütopyada yaşıyorum. Gecikiyorum herşeye, heryere sonra da bugünü yaşayamadan yarını düşlüyorum, yarına da geç kalcağımı bilerek. Hep sona bırakıyorum yaşadıklarımı ya da sonda yaşıyorum bıraktıklarımı. Her sabah kalkınca yorgun bir insana bakıyorum aynada bazende tanıyamıyorum aynadakini. Bazı sabahları hayat çok zor alışıyor bana. Neler yaşarsam yaşayayayım gözüm hep diğer yaşamlarda gözlemlemeyi seviyorum.
Hayat cinselliğin en önemli parçası bence. Seviştikten sonra sigara içmeyi seviyorum. Kafamdaki hayatı yaşayamıyorum, kendi ömrümmüş gibi gelmiyor bu ama sanki gözlemlediklerime bakıncada herkes boğazına kadar başkası dolu gibi. İnsanları seviyorum ve içimde kötülük yok ama galiba bu kötü. Giriş kapım bi ara çok açık kaldı, hayatıma kaç kişi girip çıktı bilmiyorum. Neye göre bilmiyorum ama bir çoğu bana birşeyler öğrettiler hayata dair. Bu benim ilk tecrübem dünyada ve sanırsam ki onlarda ilk kez gelmişlerdi benim gibi. Yaşamam gereken bir çok şey ve yaş var farkındayım ama neden yaşamam gerek onu bilemiyorum. Mesela bazı arkadaşlarım var birkaç muhabbet, soru-cevaptan sonra aşık olmamışsın sen hiç diyorlar ve ben söyleyecek birşey bulamıyorum sanki aşık olmak zorunluymuş gibi hissettiriyor ama neden bilmiyorum. Ömrüm son bulduğunda neleri yaşamış olmalıyım bilmiyorum işte. Dedim ya ilk deneyimim bu hayatta. En güzeli yemişler, en iyi kızla, erkekle birlikte olmuşlar, en iyi pozisyonda sevişmişler, en güzel dizeleri yazmışlari, en müthiş konuları konuşmuşlar ben yokken.
Ne olarak kalacağımı bilmiyorum ama ne olarak ölüceğimi biliyorum çünkü şüpheliyim hayatın benden zevk aldığı düşüncesinden. Bazen ne yaparsan yap olmuyor ya hani işte ozaman yüce bir güç olduğunu çok iyi hissedersin işte öyle anlarda, neden yaptığım bunca şeyden sonra olmadı diye sorduğumda her zaman mantıklı cevabı veremiyorum. Ama ömrüm yettikçe elimden geleni yapıcam. Söz.

19 Haziran 2009 Cuma

Sadece inanabilirsin

Bir şeyin imkansız olduğuna inanırsanız, aklınız bunun neden imkansız olduğunu ispatlamak üzere çalışmaya başlar. Ama bir şeyin yapılabileceğine inandığınızda, aklınız onu yapmak üzere çözümler bulmanıza yardım etmek için çalışmaya başlar.

Dr. David J. Schwartz

16 Haziran 2009 Salı

Düşünce değil hayal

Başlarındayken yirmili yaşların çoğu zaman anlayamadığımız tek şey olcağını düşündüğümüz bir çok şeyin düşünce değilde hayal olduğudur.

10 Haziran 2009 Çarşamba

Deniz mevsimi

Deniz mevsimi geldi. Küçükken mahalle ortamında oturanlar bilir herşeyin bir mevsimi olduğunu. Misket mevsimi, çivi mevsimi, futbolcu kartı mevsimi, gazoz kapağı mevsimi... Şimdi mevsim deniz mevsimi. Küçükken amcam götürürdü hep denize kilyos-turban'a giderdik -şimdi solar beach falan olmuş bayadır gitmiyorum- amcam yaşca büyük olduğundan fazla takılamıyoduk beraber hep bi arkadaş buluyordu bana ama ne hikmetse genelde bu arkadaşların ablaları oluyordu ya neyse.. Bazı günler sahil böcekli oluyordu, bazı günler deniz dalgası oluyordu, çoğu zaman dalgalı oluyordu ama her gün eğlenceli geçiyordu tabi hiç unutmam bi kere beraber kumlarla oynadığım bi çocuğun ablası boğulmuştu o gün çok üzülmüştüm.
Her yaz genelde böyle geçerdi sonra büyüdükçe hemen hemen hergün evdekilere haber vermeden (annem hayatta izin vermezdi (:.) kaçıp arkadaşlarla gidiyorduk. O kadar çok seviyordum ki sahile gitmeyi vücudumdaki tüm kıllar sapsarı oluyordu, ayaklarımın üstü okadar çok kararıyordu ki çingene gibi oldum diye kendi kendimle dalga geçiyordum. Sahildeyken yağmur yağmasına bayılıyordum. İskeleye gidip havada şekil yaparak denize dalmak gibisi olmadığını düşünüyordum. Palet takıp ayağımıza bogazın karşısına geçmeye çalışıp vazgeçiyorduk.
Son bi kaç yaz boyunca bazı salakça sebeblerden dolayı uzak kaldım ve şuan o kadar çok özlemişim ki sınavlar biter bitmez yapıcağım tek şey yüzmek olucak. Off koşup koşup denize balıklama giresim geldi :).

4 Haziran 2009 Perşembe

Lan blog.

Söylesene lan blog çare bulabilir misin ?, anlatsam sana tüm dertlerimi. İçimin içimi yediği şu günlere bi son verebilir misin ?. Bilmiyorum ki be oğlum nası anlatacağımıda ama desen ki bana yaparız bi güzellik yeter ki anlat, zorlardım kendimi anlatmak adına. Diyemiyorsun demek, garanti veremiyorsun sende yalan cıktın be blog, sende herkes gibi.

Çaresizsiniz diye bi klişe oluştu ya acaba o doğru mu blog ? Psikolojimi kendi kendime bozup kendi kendime mi düzelticem yani nası çare ben oluyorum blog. Başlı başına sorunken çare ben olamam. Sorun kapitalist sistem, sorun mükemmelliyet, sorun markalaşma, sorun anlayışsızlık, sorun insanlar blog. Bunlara çare bulabilir misin ?, değiştirebilir misin sistemi ?, sevgiyi yayabilir misin insanların yüreklerine ?, barış içinde yaşayabilir mi insanlar ?. Olur da ancak kitaplarda, filmlerde mi olur diyorsun yani hayal kurma bana mı diyorsun blog.

Ne ibnesin lan blog. Ne çare bulabiliyorsun ne de sahip olduğum tek şeyin, hayal kurmanın da içine sıçıyorsun. Helal olsun lan blog hayat gibisin.