26 Şubat 2009 Perşembe

Pinokyo

Benziyorsun bana
Yapayalnızsın öylece asılı oralarda.
Çekiştiriyorlar iplerini, hareket ediyorsun.
Yosun tutuyorsun ağladıkça.
Yalanlar söylüyorsun.
Ben de söylüyorum yalanlar evet.
Yalan söyledikçe burnun uzuyor,
Ben de boyum uzadıkça yalan söylüyorum.
Sen ahşap bir tekillikte yaşıyorsun
Ben tüm çoğul imgelere rağmen tekil.
Çocuklukta tekrarlanan hayatın olmasına rağmen eskiyor tahta bacakların.
Benim gözlerime ise yaşlılık yerleşiyor çocukluğuma rağmen,titriyor parmaklarım.
Bir gülümseme çizmişler yüzüne,
oysa leş gibi hüzün kokusu yayılıyor renklerinden.
bense kendi gülümsememi kendim ekledim dudaklarıma.
ama ikimize de yakışmıyor değil hani.
ağlıyorum.
ağlıyorsun.
ben ağladıkça nasır tutuyor yüreğim.
sen ağladıkça yosun...

15 Şubat 2009 Pazar

Adı herneyse

Bazen, mutsuzluk hayatın öyle büyük bir parçası haline gelir ki...
Hep var olmasını beklersin.Çünkü hayatında, mutsuzluk olmadığını hatırladığın bir an bile yoktur.Ama günün birinde, başka bir duyguyu hissedersin elbet hissedersin bunu...İyi hissettirmeyen bir şeydir, çünkü tanıdık değildir ve o anda anlarsın ki,mutlusundur.

Nasılsın ?

İnsanlara nasıl oldugunu sorardım eskıden nasılsın iyimisin klasik cevaplar ıste bılırsınız zmn gectı ınsanlara nasıl olduklarını daha derınden sormaya basladıgımı dusunuyorum nasıl oldukları cok mu umrumda bılmıyorum belkıde bana sorarcaklar mı nasıl oldugumu acaba diye merak etmemden dolayı soruyorum bole ıcten...

Evet ınsanlar konusmak ıster kım ne derse desın ne kadar tek basımada yasarım kucuk dagların hepsı benım de dese herkesın bırıne ıhtıyacı var konusmak ıcın bunu goz ardı etmek turkcede kendını kandırmak olarak adlandırılır bence

Artık melek değilsin sen

Az önce gördüğüm bir kelebekti
Kanatlarını çırpıyordu, rengarenkti
Özgürdü, cesurdu, nereye gideceği belirsiz gibiydi
Özendirdi beni sanki kıskandırırcasınaydı hareketleri
''Ben de senin gibiyim uçabiliyorum. Hiç kıskandırmaya çalışma beni'' dedim içimden
''O zaman yanıma gel arkadaş ol bana'' dedi kanatlarını çırparken.
Denedim, düştüm.Denedim, düştüm.Denedim, düştüm.
Ne oluyordu!... Uçamıyordum...
''Ama ama benim kanatlarım var. Uçabiliyordum eskiden'' dedim içimden
Güldü bana bakarak o güzel kelebek sonra dedi ki
''Artık melek değilsin sen''

14 Şubat 2009 Cumartesi

Kaldığında olmadığına göre...

Kaçıp gitmeyi düşündüğümde daha onyedimdeydim.
Toplumdan
Olmamı söyledikleri şeyden
Tek düze bakış acısına sahıp ınsanlardan
Doğru bildigim seylerın yanlış olabılcegını dusunmek için
Hayata bakarken pencereden bir dağın zirvesine cıkıp bakmak icin
Doğal guzellıgı bulmak icin
Görünüşe aldanmamak icin
Boşyere aldığım eğitimden
Özünü arayış icin
Mutsuzluktan kurtulmak için
Özgür olmak için
Hayatı yakalamak için
Özleme duygusuna sahip olmak için
Boşa harcadığım zamanların telafısı ıcın
ve en önemlisi mutlu olmak için kaçmaktı.

-Kaçmak çözüm mü ?
-Kaldığında olmadığına göre...

9 Şubat 2009 Pazartesi

nothing as it seems

Gecenin bitimiyle başlayacak olan sabaha o kadar yakındı ki saat bir an için artık geceleri değil sabahları uyumaya başladın farkındasındır umarım diyen iç sesimi duyar gibi oldum ve sonra yatağıma doğru yöneldim. Son zamanlarda yatağıma yattığımda onu sığınağım, siperim gibi hissediyordum. Kendimi rahat hissettiğim bu yerde düşüncelere dalmıştım yine...
Bugün de hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı konusuna takılmıştı kafam. İnsanların çoğu gördüklerine inanıp göremediklerini göz ardı etme konusunda baya katı davrandığı bu son günlerde kafama başka ne takılabilirdi sanki..Düşündükçe benimde bu hataya cok düşmüş olduğumu çıkarabiliyorum yani bilinçaltımız yüzünden görmek istediklerimizi görmeye çalışırız ve bu bizi yanıltır veya önyargılarımızın yüzündende cok yanılmışızdır. Öyle birşey ki tamamen neyin ne kimin nası oldugunu bilmeden oluşturduğum yüzeyselliğe dayalı önyargılarımın bazen tanıma bilme anlama sürecinde beni pozitif yönde hayal kırıklığına uğrattıgına şahit olmuştum.
Yaşadığım şeyler, insanların bana bakışı, benim insanlara bakışım, olaylara ve kişilere anlam yükleyişlerim vs. hepsi beynimde film şeridi gibi geçerken farkına vardım ki bakış açımı genişletmeliyim çünkü gerçektende hiçbir şey göründüğü gibi değil.

6 Şubat 2009 Cuma

Monoton

Uyandıgımda gün çoktan aymış dışarıdan insan sesleri gelmiş oluyor.
Yüzümü yıkama alışkanlığım olmadıgından tualete girip çıkmakla yetiniyorum ve bilgisayarı açıyorum kahvaltıya kadar sevdiğim müzikleri dinleyip o gün ki ruh haline bürünmeye başlıyorum.
Bazen rocknroll dinlerken aynanın karşısına geçip dans ediyorum bazen ise slow müziğin ruhunu anlamaya çalışırken gözlerimi uzaklara daldırıyorum.
Kahvaltımı her zaman ki gibi hızlı hızlı yapıp bir şeyler çalmaya çalışıyorum gitarın akorsuz telleriyle. Başarısız olduğum düşüncesi hakim olmaya başladığında canımın sıkılması da başlamış oluyordu.
Sonra..
Bazen eski aşklarımı yad ediyorum aklıma çocukça hayallerim geliyor çoğu zaman gülümsememe neden oluyor ne güzeldi o günler diyorum şimdiyle kıyaslayınca saf bir hayalperstlik, bodoslama duygular, vs...
Arkadaşlar çağırıyor dışarıya zaten evde durmak bir eziyetmiş gibi geldiğinden atıveriyorum kendimi evden dışarı. Bir şeyler yapıyoruz neden ve niçin olduğunu bilmediğim şekilde sanki daha önce biliyormuşumda şimdi bilmediğimden dolayı kötü hissettiriyor.
Sonra..
Eve geliyorum sonra internetten arkadaşlarla konuşuyorum bir süre sonra tekrar sıkılmaya başlıyorum. Biraz uzaklaşmak için film izliyorum genelde güzel şeyler oluyor filmlerde bilirsiniz o salak pozitivizm akımından etkılendıgınden sonu hep iyi bitiyor filmlerin hiç gerçekçi değil hayat bu değil ya neyse yinede benimde hoşuma gidiyor bende öyle hayatlar isterdim diyorum. Ağlamaya başlıyorum hıçkıra hıçkıra yüzümü gömerken yastıgıma duysun istemiyorum kimsenın ağladığımı.
Rahatlatıyor ağlamak ve kalkıyorum oturduğum koltuktan açıyorum pencereyi ve sigaramı yakıyorum. Pencereden neresi olduğunu bilmediğim ufuk cizgisine dogru bakmaya başlıyorum pırıldıyan ışıklar geçip giden arabalar görüyorum. Nereye gidiyor bu insanlar ? Nereye gidiyoruz biz ?
Ve sonra uyanıyorum...
Cevap mı ne ? Bi yere gittiğimiz yok dönüp dolaşıp aynı yere varıyoruz.

Mantık

Mantıken çoğu yaşıtımız evlenmek istemiyor ama nedense çoğu mantık evliliği yapmak istiyor.
İlginç! Değil mi ?

5 Şubat 2009 Perşembe

Ruh eşi

Herseyde bı ıkılılık var..
Kaş göz kulak böbrek meme el ayak..
Peqi ınsanlar tek midir..
Ruhları eşsiz?
Bence deildir..
Ewet bobregımızin ikizi vucudumuzda bı yerde
elımızınde gözumuzunde...
ama ruhu ıkızımızın?
Onun eşi ıcımızde bulunmuyor diye
Yok diyebilirmiyiz?
Bence Wardır..
BeLki bi ömür boyu ruhumuzun ıkızınle
karsılasamamısızdır karsılasamıcagızdır..
ama o 100 sene once yaşamıs bırının vucudunda ise
Ya da 100 sene sonra yaşayacak..
Bence Nasıl ki tek yumurta ikizLeri
yüzde 100 benzemıyorlarsa
ufak tefek farklılıkları warsa
Bızımde ruh eşimizLe ufak tefek farklılıklarımız
benzesmedıgımız dusunceler olucakdır
onemlı olan onun ruhunun eşi oldugunu gorebılmen
ufak tefek seylerınde uyum saglamasını beklememen...

Bir sevgilim olsun

Bir sevgılım olsun
Boyu benım kadar
Kolunu boynuma atsın
Öpsün yanagımdan
Sacları bıraz dalgalı
Teni beyaz,pürüzsüz olsun

Bir sevgılım olsun
KaLbi sıcak
Elinle elimi tutsun
Öpsün dudağımdan
Ruhu bıraz kara olsun
Melankolik takılalım

Bir sevgilim olsun
Gülüşleri yüreğimi ısıtırken
Hüzünleri yüreğimi dağlasın
İsimine herkes dokunabılsın
Tenine hiç kimse
Ruhu ise bakire olsun

Bir sevgilim olsun
Burnu Küçücük
Ama kokumu derın hıssetsin
Kalbımı koklayabılsın
Kokusuyla mutlu olsun

Bir sevgilim olsun
Yüzü hep gülen
Ama anlaşılmasın
Mutlu oldugundan mı
Mutlu gorunmek ıstedıgınden mı
Güldüğü....