21 Ekim 2009 Çarşamba

Everything Is Illuminated

Liev schreiber'in yönettiği, Jonathan safran foer'in nobel ödüllü kitabından uyarlama olan filmde Elijah Wood ve Eugene Hutz (Gogol bordello grubundan hatırlayın.) oynuyor. Film genel anlamda müziğiyle, kadrajıyla, diyaloglarıyla veya Kusturica esintileri içermesiyle de çok hoşuma gitti.

Biz bu filmi daha önceden de gördük diyebilirsiniz izledikten sonra ama yahudi insanının nasılda vahşetle öldürüldüğü üzerine dönen bir film değil. İçinde komediyi de dramı da içeren bir yol hikayesi gibi. Gibisi fazla öyle(!), değilse de ben dedim oldu yani(swh). Yahudi ve koleksiyoncu bir gencin savaş öncesi dedesinin yaşadığı yer olan ukraynaya gidip yaşadığı toprakları görme isteği anlatılıyor. Bu genel konunun içinde ukraynaya gittiğinde ona tercümanlık yapıcak olan bir genç ve onun dedesininde dahil olduğu bir konu daha var. Doğu avrupa kültürü ve yaşamıyla ilgili gözlemler, ukraynalı gencin amerikan özentisi olması ve bundan kaynaklanan salakça soruları falan çok komikti. Birde madalyonun öteki yüzünde savaş bitti mi diye soran kadıncağızın olduğu izlenmeye değer bir film. Ukraynanın ne güzel ovaları varmış yahu dedirten film. Geçmişin herzmn bizimle oldugunu, tersyüz edilmiş şekilde bırakıldığını ve geçmişin herşeyi açığa kavuşturucağını sölüyor film.


İzlemesi en zevkli sahnesi ayçiçek tarlalarının içindeki o küçük klübemsi evin görüntülendiği sahneydi. O sahnenin müziği Paul cantelon'a ait Sunflowers. İzlenmeye değer bulduğum bu filmi olur da birgün izlerseniz, olur da bu yazıyı tekrar okursanız işte o zaman anlıcaksınız bu sonu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder