9 Eylül 2009 Çarşamba

Happy-Go-Lucky

Kaygısız; geleceği, olacağı, şuyu buyu takmayan sahıp olduklarıyla yetinen ve keyfine bakan anlamına geliyor kelime anlamı.

Mike leigh tarzını sevdiğim, güzel filmlere imza atmış ( Life is sweet, Secrets & Lies, Vera drake, Naked vs..) güzide ingiliz yönetmenlerden olduğundan son filmini izlememek ayıp olurdu ve ayıp etmedim izledim tabiki ve beğendimde.

Sally Hawkins ve Eddie Marsan'ın başrolleri paylaştığını düşündüğüm film, Sally'nin ortaya koyduğu müthiş performansla müthiş bir karakter çalışması olmuş. Biri tamamıyla optimist bir insan bir diğeri ise tamamıyla pesimist ve sistem karşıtı bir insan. Fell-good movie tarzında olsada bu film, filmin derinliği olmadığı yada üstünde düşünülmemesi gerekilen bir film olduğu anlamına gelmiyor ve kesinlikle beni en çok etkiliyen yanı buydu filmin.

Mutluluğu sorgulayan bu film, iki farklı karakterle kendi mutluluk tanımını yapıyor bize. Çocukluğundan beri sisteme karşı, asi bir karakter scott mutsuzdur. Bir diğer yanda ise, poppy ise görüp görebileceğiniz en mutlu insandır belki de. Ama mutluluk nedir ?, Nasıl elde edilir ?, Nasıl sürekli hale getirilir ? vs.. Yönetmen filmde scott karakteriyle bunu çok iyi gösteriyor. Asi olma, sisteme karşı gelme sadece sisteme ayak uydur ve sonrasında mutluluğun formülünü öğren; ''Fazla düşünme, başın ağrır. ''. Filmin asıl vermek istediği buydu heralde ya da ben öyle olmasını istedim bilemiyorum.

Bu filmde favori sahnem ise flamenko kursunda hocanın flamenkoyu anlattığı sahne;
'' Remember that this dance comes from the pain, from the suffering of los gitanos... erm... what you say, "the gypsies". i know this word not politically correct, but these guys, they been squashed down by society for centuries, centuries, and they say, "we don't need this! we got pride!! we got dignity. we got heart. we got flamenco… they say, "this... my space. " my space. my space. my space. everybody... do this. one, two. my space. and again. my space! ''

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder