12 Kasım 2009 Perşembe

The watercolor

Yönetmeni ünlü karikatürist ve illüstratör Cihat Hazardağlı olan filmde Haluk Bilginer, Cansel Elçin, Asu Emre, Altan Erkekli, Ahmet Gülhan, Tamer Karadağlı, Bedri Koraman, Fergan Mirkelam, Metin Uca, Tuba Ünsal, Ayşenur Yazıcı, Selçuk Yöntem gibi Türk sineması ve tiyatrosundan tanıdığımız bir çok ünlü var. Galasına tam bir tesadüf eseri katıldığım film, Türk sinema tarihi açısından çok önemli bir film olarak gördüm. Bu şekilde damgalamazsam haksızlık etmiş sayılırım. Üzerinde üç sene uğraşılmış olan bu film, Türk sinemasının ilk dijital filmi olarak tarihe adını şimdiden yazdırdı.


Resime yeteneği olan küçük yaştaki bir çocuk olan Marconun, babası tarafından sokak sanatçılarıyla tanıştırılıp, sokak sanatçılarından bir olan genç kız(Lorella)dan resim dersleri almaya başlamasıyla başlayan hikaye daha sonra Marconun Lorellaya aşık olması üzerine hayata dair küçük yaşta öğrendiği şeyleri anlatarak devam ediyor. İçinde küçük hikayeler barından film senaryo olarak iyiydi. Kurguda başarılıydı. Filmin müziklerini Fazıl Say yapmış genel anlamda müziklerde çok hoşuma gitti sadece Metin Uca'nın enstrüman çaldığı sahnedeki müzik kulak tırmalayıcıydı o kadar. Filmin dilinin ingilizce yerine türkçe olması daha iyi olabilirmiş gibi geldi bana. Bu arada unutmadan söylemek gerekir ki Marco rolünü oynayan Sarp Alemdaroğlu yaşına rağmen oyunculuk konusunda yetenekli olduğunu gösteriyor ve bence ayrı bir alkış hakediyor.


Bu filmi, Türk sinemasını kalitesiz işler yaptığı gerekçesiyle hor gören benim gibi sinemasever arkadaşların kesinlikle görmesi gerekli diye düşünüyorum. Çünkü bizden birilerininde güzel şeyler yapabildiğini görmek mutlu edici bir şey.


Galaya dair birşeyler söylemem gerekirse Tuğba ünsal'la tanışma fırsatım oldu gerçekten çok güzel, zarif, şıktı ve yasaklanmış olanın büyüsü kadar çekici. Teknik arıza sebebiyle iki kez filmin duraklaması ise hiç hoş değildi. Ne olursa olsun Cihat Hazardağlı ve ekibini tebrik ederim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder